Çarşamba, Eylül 24, 2014

sözler

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.

  • Sen yokken bir kaç defa sevdim seni, helal et.
  • Görsen, hayalimdeki seni kıskanırsın.
  • En zoru da; yüreğinde söyleyemeyeceğin sözlerin kalmasıdır…
  • Ya aşkı öğret bana. Ya da aşkın yokluğunda üzülmemeyi.
  • Belki aşk sevgiliyi kazanmayı değil, onda kendini kaybetmeyi gerektirir.
  • Modern aşk istemem, üzüntüden başka ne ki? İlkel aşk isterim, aşkın en ilk’el halini.
  • Aşk kahve gibidir, her ne kadar sabır ve özen gösterirsen tadı o kadar güzel olur.
  • Sanki içimde başkalarından değil de, esas benden gizlenen bir sır taşımaktayım.
  • Senin için değildi yaptığım onca şey, sadece sen zannettiğim kişi içindi.

  • Türküler tıpkı kırk bin yıl su altında kalmış, yıkanmış, cilalanmış çakıl taşı gibidir.
  • Sen aleviyle yakan bir güneş ki şahane.
    Ben ışığa ulaşmaya çalışan bir pervane…
  • Küreselleşme ‘tek tip insan’ yetiştiriyor bugün.
    Oysa dünya onbinlerce çiçekli bi…r kültür bahçesidir; her çiçeğin ayrı bir rengi ve kokusu vardır. Bir çiçeğin koparılması bir rengin, bir kokunun yok olmasıdır. Tek dile, tek renge kalmış bir dünya hapı yutmuştur”. Bu felâketin önlenmesi için ‘demokrasi’den başka çare de yok.

“Poker masasında ilk yarım saatte yolunacak enayinin kim olduğunu anlayamazsanız, o enayi sizsiniz demektir.” (Tutku Ağı)

“Makyajına ve yüzündeki boyalarına güvenme. Yollar da güzeldir ama altından kanalizasyon geçer.” (Yaralı Yüz)

“Dünya, biz çok uzakları göremeyelim diye yuvarlak yapılmış.” (Benim Afrikam)

“Eğer kaçamıyorsan ve başkalarına bağımlıysan, gülümseyerek ağlamayı öğreniyorsun.” (İçimdeki Deniz)

“Hayat bizi yere serebilir fakat ayağa kalkıp kalkmamak bize kalmış.” (Karateci Çocuk)

“Uçaklarda neden oksijen maskesi var biliyor musun? Çünkü saf oksijen kafa yapar.”(Dövüş Kulübü)

 

 

Çocuğun gördüğü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.

Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba
elinde yemiş dolu bir sepet;
ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak testi gibi
ter damlalarıyla alnında...
barış budur işte.

Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman
ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara,
yangının eritip tükettiği yüreklerde
ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun,
ölüler rahatça uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık,
boşa akmadığını bilerek, kanlarının,
barış budur işte.

Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur akşamda
yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi
ve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece.
Barış, açılan bir pencereden, ne zaman olursa olsun
gökyüzünün dolmasıdır içeriye;
gökyüzünün, renklerinden uzaklaşmış çanlarıyla
bayram günlerini çalan gözlerimizde.
Barış budur işte.

Bir tas sıcak süttür barış ve uyanan bir çocuğun
                        gözlerinin önüne tutulan kitaptır.
Başaklar uzanıp, ışık! Işık! -  diye fısıldarlarken birbirlerine!
Işık taşarken ufkun yalağından.
Barış budur işte.
Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler
Geceleyin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü
ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından
cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi;
barış budur işte.

Geçen her gün yitirilmiş bir gün değil de
bir kök olduğu zaman
gecede sevincin yapraklarını canlandırmaya.
Geçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman
dürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardı sıra.
Ve sonunda, hissettiğimiz zaman yeniden
zamanın tüm köşe bucağında acıları kovmak için
ışıktan çizmelerini çektiğini güneşin.
Barış budur işte.

Barış, ışın demetleridir yaz tarlalarında,
iyilik alfabesidir o, dizlerinde şafağın.
Herkesin kardeşim demesidir birbirine, yarın yeni bir dünya
                                        kuracağız demesidir;
ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle.
Barış budur işte.

Ölüm çok az yer tuttuğu için yüreklerde
mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların
şair ve proleter eşitlikle çekebildiği gün içlerine
büyük karanfilini alacakaranlığın...
barış budur işte.

Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların
sıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın.
Barış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir.

Ve toprakta derin izler açan sabanların
tek bir sözcüktür yazdıkları:
Barış
Ve bir tren ilerler geleceğe doğru
kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden
buğdayla ve güllerle yüklü bir tren.
Bu tren, barıştır işte.

Kardeşler, barış içinde ancak
derin derin soluk alır evren.
tüm evren, taşıyarak tüm düşlerini.
Kardeşler, uzatın ellerinizi.
Barış budur işte.